Ne zaman kendimle bas basa kalma imkâni bulsam hemen hatiralar, bohçamin basina geçer, gözlerimi kaparim. On saniye karsima çikan çocuklugumun gözleriyle görmeye kulaklariyla isitmeye koyulur, çevreyi algilamaya baslarim. Ilk gördügüm kisiler aile bireylerimdir. Onlardan anam her zaman ön plandadir. Arkadan dedem çikar gelir kar beyaz saçi, sakaliyla; babam belirir bir yerlerden elinde av tüfegiyle; sonra ablam Ayse ve agabeyim Hüseyin, kizkardesim Fatma... daha sonra en yakin komsularinin yaslisi, genci, kadini erkegi, çolugu çocugu... Iste anam! Benim canim anacigim, orada, Kosukavak kasabasinin batisinda bulunan köyümüz Karakuz’daki evimizin kelevetinde (salonunda) yogurt yayiginin basinda, elindeki tokmagi sallamayi bir an durdurup beni uyandirmak için yumusacik sesiyle çagiriyor.